Filistin topraklarında, 1956'dan bu yana süregelen soykırım, uluslararası alanda giderek daha fazla dikkat çekiyor. Filistin halkı, İsrail’in uyguladığı işgal, yerinden edilme, etnik temizlik ve sistematik saldırılarla yıllardır varlık mücadelesi veriyor. 1956’da başlayan bu süreç, özellikle 1967'deki Altı Gün Savaşı ve sonrasında hızla ivme kazandı. Filistin halkı, bugüne kadar sayısız acıya ve kayıplara rağmen, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini sürdürdü.
İsrail’in uyguladığı politikalar, uluslararası hukukun ihlali olarak kabul edilen soykırım suçlarını barındırıyor. Filistinlilere yönelik yapılan kitlesel yerinden edilme, evlerin yıkılması, yerleşim alanlarının genişletilmesi ve temel yaşam haklarının engellenmesi, bu soykırımın bir parçası olarak görülüyor. Ayrıca, Filistinli çocuklar ve sivillerin hedef alınması, tıbbi ve insani yardımların engellenmesi gibi uygulamalar, yıllardır süren zulmün boyutlarını gözler önüne seriyor.
Uluslararası toplumun bu duruma duyarsız kalması, Filistin’deki soykırımın devam etmesine zemin hazırlıyor. Birçok insan hakları örgütü, Filistinlilerin karşılaştığı bu tür hak ihlallerinin bir savaş suçu ve soykırım olarak tanınması gerektiğini vurguluyor. Ancak, dünya devletlerinin bu duruma yeterince müdahale etmemesi, bölgedeki acıları derinleştiriyor.
Filistinliler, yıllarca süren bu zulme rağmen direnişlerini sürdürmekte kararlı. Türkiye, Arap ülkeleri ve dünya çapında birçok sivil toplum kuruluşu, Filistin halkının haklarını savunmaya devam ediyor ve bu zulmün sona erdirilmesi için çağrılar yapıyor. Uluslararası hukukun uygulanması ve adaletin sağlanması, Filistin halkı için büyük bir umut kaynağı.